Şerefli hak mücadelemizin bayrağını başarıyla taşıyan, ihlas ve inanmışlık timsali böylesi bir kadroyla yol yürümek gururların en büyüğüdür.
Toplantıda, şube yönetim kurulu üyeleri, ilçe, üniversite ve işyeri temsilcileri, şube kadın komisyonu üyeleri ile çok sayıda üyemiz hazır bulundu. Toplantıda bir konuşma yapan Genel Başkanımız Talip Geylan, “Kastamonu teşkilatımızla bir araya geldik. Hem milli eğitim hem de üniversitede yetkiyi alarak bu sene de bizi onurlandıran yol arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum. Şerefli hak mücadelemizin bayrağını başarıyla taşıyan, ihlas ve inanmışlık timsali böylesi bir kadroyla yol yürümek gururların en büyüğüdür. Rabbim hepsinden razı olsun.” dedi.
Geylan sözlerine şöyle devam etti: “Kastamonu’da Türk Eğitim Sen yetkili sendika oldu. Sendikamızın yetkili olması için emek veren herkesten Allah razı olsun. Bu, her türlü övgüyü takdiri hak eden bir başarıdır. Muhatap olunan bu konjektördebu koşullarla bir başka teşkilat olsaydı bırakın yetkiyi almayı, esamisi dahi okunmazdı.”
Bizim teşkilatlarımız, kimseyi inandıkları ile şahsiyetleri arasında sınamadı.
Geylan, konuşmasında “249 bin 447 meslektaşımızı bu şerefli hak mücadelesine davet ettik. Peki, bunu nasıl başardık? Sadece adam gibi sendikacılık yaparak. Hiçbir meslektaşımıza gayri ahlaki tekliflerle yaklaşmadık ya da kamu gücüne dayanarak kimseyi tehdit etmedik. Ayrıca, hiçbir meslektaşımıza ‘bize üye olursan şef, müdür, müdür yardımcılığı’ gibi kadrolar vaat etmedik. Yani, kimseyi inandıkları, ilkeleri veya kişilikleriyle sınamadık. Sadece işimizi doğru şekilde yaptık. Bu yolda emek veren herkesten Allah razı olsun. Biz, Hz. Muhammed’in ‘Güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseniz, vallahi ben davamdan vazgeçmem’ şuurundan ilham alarak aynı kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz.” dedi.
3600 ek gösterge ölme eşeğim yaz gelsin hikâyesine döndü.
Geylan sözlerini sürdürdü: “Kastamonu’da olduğu gibi tüm hizmet kollarında yetkili olacağız. Çünkü biz yetkili olmalıyız. Yetkiyi kendimiz için asla istemiyoruz. Kamu çalışanlarının daha fazla kaybetmemesi için istiyoruz. Hatırlanacağı gibi 7. Dönem Toplu Sözleşmede 3600 ile ilgili bir düzenleme yapılmıştı. Birinci dereceye inmiş tüm kamu çalışanlarının ek göstergelerinin 3600 olması talebi maalesef karşılık bulmamıştır. Çalışanlar adına masaya oturan sözde yetkili konfederasyon mutabakat metninde; ‘birinci derece inmiş kamu çalışanlarının ek göstergelerinin 3600 olması için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile yetkili sendika arasında komisyon kurulmasına ve çalışma yapılmasına’ gibi muallak bir ifade ile altına imza attılar. Oysaki öyle değil de ‘birinci dereceye inmiş bütün kamu çalışanlarının ek göstergesi 3600’dür.’ diyerek noktayı koymuş olsalardı, 1 Ocak 2024 tarihi itibari ile tüm kamu çalışanları bu haktan faydalanmaya başlamış olacaklardı. Ölme eşeğim yaz gelsin!
Malum olduğu gibi Toplu Sözleşme metinleri kanun hüviyetindedir. Yeni bir düzenlemeye gerek kalmadan kamu işveren onu uygulamak zorundadır. Peki, herkesin bildiği bu basit gerçeği 1 milyonun üzerinde üyesi olan sözde yetkili sendika, kamu çalışanlarını temsilen o masaya oturan kişi bilmiyor mu? Tabi ki de biliyor. Ama onun görevi, çalışanları temsil etmek değil, adeta işverenden aldığı sufle ile işverene biraz daha zaman kazandırmaktır. Aradan iki yıl geçti. Ne komisyon kurdular ne çalışma yaptılar ne de düzenleme ile alaka bir çalışma yaptılar. Ölme eşeğim yaz gelsin! Onun için diyoruz: kamu çalışanlarının daha fazla kaybetmemesi için, daha fazla kazanım elde etmesi için Türkiye Kamu Sen’in yetkili olması gerekir.” diye konuştu.
Gücümüz, kudretimiz yettiği kadar 8. Dönem Toplu Sözleşme taleplerimiz hayata geçmesi için mücadele edeceğiz!
Yaklaşan Toplu Sözleşme hakkında da önemli değerlendirmelerde bulunan Genel Başkanımız Talip Geylan, “1 Ağustos tarihinde 8. Dönem Toplu Sözleşme süreci başlayacaktır. Konfederasyonumuzun marifeti ile tüm hizmet kolumuzdaki taleplerimizi masaya taşıyacağız. Gücümüz, kudretimiz yettiği sürece gündem oluşturmaya çalışacağız.
Geride bırakılan yıllar içerisinde Türkiye Kamu Sen memur paketi altında birçok talebi paylaştı. Ancak bunların birçoğunda halen bir düzenleme yapılmadı.
- Kamuda aynı işi yapan kamu çalışanları farklı statülerde istihdam edilmesin. Tüm kamu çalışanları kadrolu güvenceli istihdam modeli ile çalışmalıdır.
- Yardımcı hizmetler sınıfında görev yapanların sınavsız şekilde GIH sınıfına alınmasıdır.
- Kamu çalışanlarının ocak-şubat ayında aldığı maaş temmuz-ağustos ayında aynı değil. Çünkü bir üst vergi dilimine geçildiği için aynı maaş alınamaz hale geliniyor. Bu bir adaletsizliktir. Şuan ülkemizde vergi şampiyonu memurlarımız. Çünkü daha maaşları cebine girmeden bordrodan kesilir. Memurun vergiden kaçınma şansı yoktur. Hatta bazı kamu çalışanları yıl sonu gelmeden iki üst vergi dilimine çıkıyor. Bu noktada, tüm kamu çalışanlarının vergi dilimlerinin yüzde 15’e sabitlenmesini istiyoruz.
- İlave ek ödemeler emeklilik kesintisine dahil edilmelidir.
- Bilindiği gibi 20 bin öğretmen ataması yapıldı. KPSS sonucuna göre ilk 20 bine giren 1.611 gencimiz kapsam dışında kaldı. Bu durum kul hakkı gaspıdır. Yazık günah değil mi? Onun için diyoruz ki, kamunun her kademesinde yazılı sınav esas alınsın mülakat kaldırılsın!
- Devletimizin bütçesi, 15 milyon çalışan ve emekliye bayram ikramiyesi verebiliyorsa, görevi başındaki memurlarımıza da bayram ikramiyesi vermesi ile yıkılmaz. Vatandaş devleti memuru ile görür. Gelin devlet memurlarımızı onore edin, yılda iki kez görevi başındaki kamu çalışanlarına da bayram ikramiyesi verin.
- 1. Dereceye inmiş, tüm kamu çalışanlarının ek göstergeleri 3600 olarak düzenlenmelidir.
- Refah payı kalıcı hale getirilmeli, enflasyon farkları aylık olarak maaşlara yansıtılmalıdır. ” dedi.
Rektörlük seçimleri seçimle yapılmalı!
Üniversitelerle ilgili de önemli açıklamalar yapan Geylan, üniversitelerde rektör ve dekanların belirlenmesinde seçim usulüne yeniden dönülmesi ve tüm üniversite çalışanlarının katılımıyla gerçekleştirilmesi gerektiğini kaydetti, Geylan, “Dekan ve rektörlük seçimlerinde tüm akademik ve idari personel hatta öğrenci temsilcilerinin oy kullanabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Seçimlerde en yüksek oyu alan adayın, kapsamlı bir güvenlik soruşturmasının ardından rektör ve dekan olarak ataması yapılmalıdır” dedi.
Becayiş hakkı, yaraya merhem olmadı!
Genel Başkan Geylan, “Bilindiği üzere YÖK son yaptığı düzenleme ile üniversite idari personeline becayiş hakkı verdi. Ama becayiş bu problemi çözecek bir uygulama değildir. Çok kısıtlı, çok sınırlı, yaraya merhem değildir. Türk Eğitim Sen olarak talebimiz tüm üniversiteleri bağlayıcı tayin nakil yönetmeliği düzenlensin. En azından eş durumu ve mazeret sorunları çözülmüş olacaktır.” dedi.
Yer değişikliğine ilişkin “yönetmelik” çağrısında bulunuyoruz.
Genel Başkan Geylan, üniversitelerde görev yapan idari personelin tayin sürecinde ciddi sorunlar yaşadığını belirterek, personelin isteğe bağlı olarak veya mazeretlerine dayalı biçimde başka üniversitelere geçiş yapabilmesine olanak tanıyacak bir yönetmeliğin, YÖK koordinasyonunda hayata geçirilmesi gerektiğini ifade etti. Ayrıca, üniversite personelinin karşılıklı yer değişikliği hakkının da söz konusu yönetmelik kapsamında düzenlenmesinin önemine dikkat çekti.
Genel Başkan şunları da kaydetti: “Öte yandan üniversiteler bünyesinde görev yapan idari ve sağlık personeli arasında gerçekleştirilecek olan yer değişikliği çalışmasına göre 1000 çalışanın bu süreçten faydalanacağı ifade edilmiştir. Bu noktada yer değişikliği talebinde bulunmuş ancak talepleri karşılanmamış çok sayıda personel bulunmaktadır. Yer değişikliği isteyen tüm personelin sürece dahil edilmesini talep ediyoruz.”
Sözlü sınav adaletsizliğine son verilsin
Akademik yükseltilmelerde ön yeterlilik değerlendirmesinin, yalnızca adayın bilimsel çalışmaları ve öğretim faaliyetleri esas alınarak yapılması gerektiğini ifade eden Geylan, sözlü sınavın ise adayın yeterli görülen akademik birikimi üzerinden, bilimsel nitelikte ve nesnel kriterlere dayalı biçimde gerçekleştirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
“Akademik Faaliyetlere Destek Fonu” kurulsun
Geylan, akademisyen maaşlarının yurt içindeki akademik faaliyetlere katılmaya dahi yetmediğini, yurt dışında akademik bir çalışma yürütmenin hayal olduğunu ifade ederek, “Akademik Faaliyetlere Destek Fonu” oluşturulmasını istedi. Geylan ayrıca akademisyenlerin ders ücretlerinin en az %100 oranında arttırılmasını da istedi.
Geliştirme Ödeneği sadece akademik personeli kapsamamalı!
Geylan, geliştirme ödeneğinin yalnızca akademik personele tahsis edilmesinin adil olmadığını belirterek, üniversitelerin asli unsurlarından biri olan idari personelin de bu ödenekten faydalanabilmesini sağlayacak yasal düzenlemelerin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı.
Kadro ve unvan sorunlarına kalıcı çözüm istiyoruz
Geylan konuşmasında, “Kurumlarda kadro yetersizliği ya da görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarının düzenli aralıklarla yapılmaması nedeniyle, 657 sayılı Kanun’un 4/A maddesi kapsamında görev yapan personel, unvanlarına uygun olmayan kadrolarda istihdam edilmektedir. Bu sorunun çözülmesi için söz konusu personele bir defaya mahsus olmak üzere unvanlarına karşılık gelen kadroların doğrudan tahsis edilmesini sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Ayrıca, çalışanların rızası dışında alt kadrolarda veya kendi mesleki alanları dışındaki görevlerde çalıştırılmalarına son verilmelidir” dedi.











